Biz, The Brothers Jewellery olarak, gümüşün yüzeyinde parmak izlerimizi bırakmayı tercih eden zanaatkârlarız. Marka değiliz. Zanaatkârız. El emeği ile gümüşe şekil veren, mesleğini icra eden insanlarız.
Fabrika bandından çıkmış, birbirinin aynı takılar yapmıyoruz. Her birimizin parmak izi nasıl benzersizse, yarattığımız her parça da öyle. Bazen çizik, bazen hafif yamuk, ama her zaman gerçek. Çünkü gerçek hayat da öyle. Kusursuz değil, ama tamamen kendine özgü.
El işi yapıyoruz. Bazen cila yaparken ürün elimizden fırlıyor. Bazen taş takarken taş kırılabiliyor. Bazen döküm istediğimiz gibi olmuyor
Bu yüzden her parçamız farklı. Tıpkı sizin gibi. Tıpkı bizim gibi. İnsana dair.
Diğerleri "hata" dediklerine yaftalanırken, biz onlara "insan eli" diyoruz. Parmak izimizi silmiyoruz
Çekiç darbesini gizlemiyoruz. Bizim için kusursuzluk, ruhsuz bir kavram. Karaktersiz bir yüz gibi. Unutulmaya mahkûm.
Instagram filtreleri gibi hayatı cilalayan markaları sevmiyoruz. Biz gerçeğiz. Bazen yorgun, bazen karamsar, bazen mutsuz, bazen iyimser, bazen mutlu... Biz insana dair olan şeyleri anlatıyoruz çünkü biz insanız.
Mücevherat sizi mutlu etmez, edemez ama sizi ifade eder, tıpkı insani duygular gibi. Biz gerçek olanı sunuyoruz, mükemmel görüneni değil.
Kapalıçarşı'nın asırlık duvarları arasında, hem geçmişi hem geleceği harmanlıyoruz. Antik ve moderni birleştirip neoklasik bir teknik kullanıyoruz.
Otantik parçalarımızda çağdaş dokunuşlar var. Çünkü zamanın ötesinde olmak, zamana uymamaktır.
Markalar satar. Biz yaparız. Markalar pazarlar. Biz üretiriz. Her takımız bir öz. Bazen romantik, bazen isyankâr, ama her zaman gerçek.
Sizin hikâyenizin bir parçası olmayı bekliyorlar. Onları tamamlayacak olan sizsiniz.